Haziran 30, 2013

HAZİRAN AYI ''VANİLYA CLUB'' KUTUSU

Şimdiye kadar bana gelen ''Vanilya Club'' kutularının en kötüsü haziran ayı kutusuydu. İçinde dört adet tam boy oje var. İki paket nail sticker, bir adet deneme boy fondöten, bir adet deneme boy body scrub, bir adet deneme boy silk infusion. Gelen ojelerin hiç birini sevmedim. Detayları fotoğraflarla anlatayım. Bir süre bu kutulardan almayacağım, bence yeteri kadar denedim.



 Bu ay ki kutuda toplam dokuz ürün vardı.
 China glaze'den iki adet oje göndermişler. Biri sarı renk, biri de karman çorman türbe yeşili renkli simli bir oje. Sarıyı belki yazın kıyafetime göre sürebilirim ama yeşili hiç sanmıyorum.
 Yine china glaze'den iki adet çatlayan oje göndermişler. Ya da çatlamayan diyebiliriz. Çünkü ikisi de bir türlü doğru düzgün çatlamadı. Biri siyah biri simli mor renkte. İkisini de kullanmayacağım.
 Nuxe'dan her cilt tipi için uygun  portakal ve badem aromalı vücut peelingi gelmiş. Güzel bir ürün.
Chi'den de saç bakım yağı gelmiş. Böyle ürünleri seviyorum. Ama saç için en güzel ürün bence argan yağıdır.
 Bu ay tırnak ayı olmuş, iki adet tırnak çıkartması var. Severek kullanırım.
Son olarak LCN'den krem fondöten gelmiş. Denemedim, çünkü fondöten sevmiyorum.
İşte böyle bir kutuydu. Dediğim gibi artık almayacağım.
Hoşçakalın...

Haziran 29, 2013

ZORETANİN İLE 17. HAFTA

 Bu hafta yazımı biraz geciktirdim çünkü çarşamba günü  Zoretanin yazdırmak için doktora gittim, bu arada kan tahlili yaptırma zamanım da gelmişti. O gün boğazım bir garipti, yanıyordu. Ertesi gün kalktığımda boğazım çok acıyordu. Hemen rapor aldım. Eğer işe gitseydim şu anda daha kötü bir durumda olacaktım. Çünkü benim boğazım iltihaplandı mı bittim demektir. Konuşamam, sesim travesti sesine döner. Sürekli sümkürürüm ya da balgam çıkartırım. Sanki günde iki paket sigara içiyorum da bu hale geliyorum sanırsınız. Acayip sümüklü bir insanım. Yapış yapış, vıcık vıcık bir hasta olurum ben. Annem bile tiksinir benden. Her yer peçete dolar, iyileştikten sonra iki ay evden temizleyemem o peçeteleri. Bir de o halde işe gittiğimi düşünsenize... Zaten oda arkadaşım ota b...ka gıcık olur. Bir keresinde onunla aynı odayı paylaşmazken ben hastaydım ve burnumu siliyordum. Beni odamdan kovmuştu. Gidip lavaboda silecekmişim burnumu. Ama o zaman benim tüm günümü lavaboda geçirmem gerek. Neyse canım hasta oldun mu raporu alacaksın, evde yatacaksın en iyisi bu.
Bu hafta dediğim gibi kan testi yaptırdım. Kolesterolüm 261 çıktı ama karaciğer enzimlerimde bir problem yok. Kolesterol için diyetisyene gittim. Kilomun normal olduğunu söyledi bu yüzden diyet vermedi. Bu kolesterol ancak yürüyüşle gider ama ben hiç düzenli yapmıyorum:((( İlacı kullananlar moraliniz bozulmasın, benim önceden de kolesterolüm yüksekti. Önemli olan karaciğer enzimlerinizin normal olması bunu unutmayın.
Bu hafta burun kanamasından şikayetçiyim. Onun dışında da dudak kuruluğu. Başka da hiç bir şey hissetmedim. En rahat haftam oldu diyebilirim. Dört ay bitti. Beşinci ayın kutularına başladım. Her gün, günde iki defa güneş kremine bulanıyorum. Kendime kocaman bir hasır şapka aldım. Bir de beyaz bir şemsiye bulsam güneşten iyice korunabilirim. Vampir gibiyim. Günde üç litreden fazla da su içiyorum. Her şey yolunda şimdilik.
Herkese geçmiş olsun.

MAN OF STEEL

 Eşim ''Superman'' filmine gidelim deyince önce istemedim, sonra yeğenini götürmek zorunda olduğunu söyledi ve mecbur kaldım. Beni heveslendirmek için de şöyle söyledi; '' Tatlım Supermen'in üstündeki ''S'' harfi süper değil, Kripton gezegeninde ''umut'' demekmiş''. Vay dedim ne kadar da ilginçmiş. "Gerçekten anlamıyorum, konu bulamıyorlar döndür döndür aynı filmleri çekiyorlar'' dedim. Çok pişmanım. Hiç de öyle aynı falan değilmiş. Bir kere Superman'in nasıl Superman olduğundan bahsediyorlar. Ama Kripton geçmişinden başlıyor.
Biz üç boyutlu ve Türkçe dublajlı izledik. Üç boyutlu olmasa da olurdu. Sahneler çok iyiydi. Konu harikaydı. Superman de yakıyordu. Maşallah, pek yakışıklı bir çocuk seçmişler. Benim eşimi uzat, kas ve mavi renk göz ekle, bir de burnu hafif düzelt aynı o çocuk.:DD
Kısacası ben bu filmi çok beğendim. Bugün istediğim bir film daha gösterime girdi, ona da yakında gideriz. " After the Earth'', Will Smith ve oğlunun başrolde oynadığı bir film. Kesin güzeldir. En kısa zamanda izleyip, fikrimi paylaşırım.

Haziran 25, 2013

HASAT ZAMANI

 Ayy bir kaç sene önce böyle bir film vardı, ''Hasat Zamanı''. Aman ne korkmuştum ben o filmden. Dolmuşa binip eve bile gidememiştim korkudan. Bir daha da izlemedim zaten.
Neyse arpa hasadı başladı. Bende bir biçerdöver kontrolüne gideyim dedim. Bu tarla epey iyiydi. Şoförlerde de problem yoktu. O yüzden ceza yazmadık. Biraz baktık geri döndük. :))
 Biçerdöverin çalışmasını izlemekten acayip hoşlanıyorum. İş makinası izleyen adamlar gibi akşama kadar ver elime çekirdek izleyip durayım. :)))
 Burada da arpayı boşaltıyorlar. Ne kadar güzel değil mi? Bilir misiniz, tohumlar akışkan özelliği gösterir, bu nedenle Ziraat Fakültelerinde akışkanlar mekaniği dersi okuturlar. Makine Mühendisi arkadaşlarıma söylerdim de inanmazlardı. Ziraat Mühendislerini aşağılama huyu vardır ya...:)))
 Leylekler ve kargalar fırsattan istifade edip dökülen tohumları ve ortaya çıkan böcekleri yiyorlar. Burada leyleği çekmeye çalıştım ama telefonla bu kadar oluyor. Aslında kocaman bir leylekti. Bu sene pek gezeceğim ben anlaşılan, çünkü bir sürü leylek gördüm havada. (yumurtası tavada :DDD )
 Bu sene saman var neyseki, geçen seneki kıtlığı yaşamayacağız. Mantar üreticileri mutludurlar. Saman yoksa kompost yok, kompost yoksa mantar yok. Mantar az olunca da çok pahalı oluyor vs...
Bu da benden size bir arpa tanesi. Bereketli olsun...:)))))

EV YAPIMI HAMBURGER

Yok yok! Ben bu gidişle hayatımın sonuna dek toparlak bir şey olacağım. Kilo alırım ama belli olmaz desem o da imkansız. 1.58 boyumla yusyuvarlak tostoparlak bir kadın olacağım sanırım. Bir de Allah bana dev iştahı vermiş. Bir pis boğazlıyım anlatamam. Hamile bir kadın bile benim kadar çok aşermemiştir eminim :))
Geçen hafta eşimle, benim deneme parseline gittik ot yolmaya, bu arada kimyonlarım hastalandı, deneme falan iptal oldu ya :(( neyse... Tabii ben iş çıkışı gittiğim için iyice acıkmıştık, eşim yemek pişirmemi bekleyemeyecekti. Bende sana hamburger yapayım mı dedim. O ne demiş olabilir sizce? :))
Hamburgerim de güzel olur. Hiç mütevazi olamayacağım :)) Hamburger köftesinin tarifini yıllar önce boş boş televizyon izlerken tesadüfen görmüştüm. Rachel Ray diye koca ağızlı bir hatun vardı. Onun programında bahsetmişlerdi de hemen denemiştim. Çok da başarılı oluyor. Normalde ızgarada pişirmeli ya, ben bu sefer kızarttım. Hadi tarife geçelim;
 Malzemeler:
Köfte için;
Kıyma, tuz ve karabiber
Diğer malzemeler;
Hamburger ekmeği, marul, soğan, turşu, domates, ketçap, mayonez, hardal vs...
Hazırlanışı:
Köfteyi hazırlamak için dilediğiniz ölçüdeki kıymaya damak tadınıza göre biraz tuz ve biraz karabiber ekleyip, ıslak elinizle hafifçe ters yüz ederek yoğurmanız yeterlidir. Kıymanın haşatını çıkarmaya lüzum yok. Nasıl tuttuğuna inanamayacaksınız. Hafif hafif ıslatmak birbirine yapışmasını sağlıyor. Sonra isterseniz ızgarada isterseniz de yağda kızartın.
Sonra hamburger ekmeklerini açıp, tabandaki ekmeğe sos sürün. Ben bahsettiğim üç sostan da sürüyorum. Özellikle hardala bayılıyorum. Sonra soğanları halka şeklinde doğrayıp koyun. Severseniz turşu dilimleyin. Gevrek bir marul yaprağı ise hamburgere en çok yakışan şey. Eşim domates dilimi de koyuyor ama ben ekmeği ıslattığı için domates dilimi koymuyorum. Sonrada afiyetle yiyin.
Bizim gibi obur değilseniz tek hamburger yetecektir ama biz ikişer adet yedik. :(((
Afiyet olsun:))

Haziran 24, 2013

BEN BU ARALAR

Ben bir koltuğumda 4 karpuz taşıyınca bazen bazılarını düşürebiliriyorum. Çok şükür kırılmadan ufak hasarlarla bugüne geldim. Ama toparlanmazsam, karpuzlarımdan bazıları fena hasar alacak. Bu aralar işe düzenli gittim. Bir aydır hiç fire vermedim, üstelik geçen hafta sonu da Kapadokya'ya gittim, kısa bir tatil için. Haliyle çok yoruldum, evimi ve okulumu ihmal ettim. Belli bir yaştan ve sorumluluktan sonra da okuması gerçekten çok zor oluyormuş. Dersleri anlamak benim için her zaman kolay oldu, hala da kolay ama bazen ödevleri yapacak güç bulamıyorum  içimde. Birde benim bir işe başlamadan önce kafada tasarlama olayım vardır. Ödevin teslim süresi on gün diyelim, ben ilk beş gün sadece ama sadece düşünürüm. Benim kadar çok konuşan bir insanın bu kadar çok düşündüğüne ancak bir şey üzerinde çalışırken şahit olabilirsiniz. Kafamda en ince ayrıntıya kadar düşünür, plan yapar, taslak çıkarırım. Sonrasında ödevi tamamlamam en fazla üç gün sürer. Sonrasında da onu mükemmelleştiririm ama şimdilerde düşünmeye bile odaklanamıyorum. Ev işleri, yemek, iş, arkadaş tafrası, eş, okul, tarla vs... hepsi ayrı ayrı vakit alıyor. Bazen organize olmakta zorlanıyorum. Yeni planlar yapmaya başladım umarım uyabilirim bu sefer çünkü sistemli ve düzenli yaşamazsam ben hiç bir işe yetişemem. Dün eşime süpriz doğum günü partisi yaptım. Ayrıntılarını sonra paylaşacağım. Yardımcı olan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Onlar sayesinde her şey çok güzeldi. Eşimi mutlu ettim ve dilek defterimdeki bir dileğim daha olmuş oldu. Acayip işe yarıyor bu dilek defteri, onun da ayrıntılarını paylaşacağım. Özlediniz mi beni bilmem ama ben blogumu çok özledim. Düzenli yazmak terapi gibi eski halime geri döneceğim. Görüşürüz canlarım:))))

Haziran 20, 2013

ZORETANİN İLE 14.,15. VE 16. HAFTA

Son üç haftadır Taksim Gezi Parkı olayları yüzünden bu yazımı yazmadım. Zira benim bile yan etkileri düşünecek halim yoktu. Ama prensip meselesi bir işe başladım mı yarım kalmamalı diye düşündüğümden her hafta için yan etkileri not almıştım. Daha önceki yan etkilerin bir kısmı yine devam etti. Bir kısmı geldi gitti vs. Gelelim son üç hafta görülen yan etkilere;
On dördüncü hafta:
Onca strese rağmen yüzümde hiç sivilce çıkmadı ya, artık bir daha çıkmaz diyorum. Ama kalp çarpıntısından ölecek gibiydim. Dudak kuruluğum aynıydı, başka da önemli bir şey olmadı.
On beşinci hafta:
Kalp çarpıntısı geçti. Müthiş bir kas ağrsı çektim. Tatilde giymek için şort arıyordum. Şortu denerken iki bacağımın da baldır kısmındaki kaslar kasıldı. Ağrı geçene kadar yürüyemedim. İlacın prospektüsünde kas yorgunluğu yaptığı, bu yüzden de ağır sporlardan kaçınılması gerektiği yazıyordu. Ben zaten spor yapmaya çalıştıkça canım yanıyor. Mesela uzanıyorum, daha sonra ayağa kalktığımda aşil tendonlarımda acayip bir ağrı oluyor. Yürüdükçe açılıyor. Cildimi bebek cildine çevirirken beni yaşlandırıyor sanırım :))
Dudak kuruluğu yine devam!
On altıncı hafta:
Bu hafta cildim de aşırı derecede bir soyulma var. Yüzüm pul pul... Ellerim de azıcık deterjan gördümü pul pul oluveriyor. Dudaklarım hep aynı. Blistexle mutluyuz. :)) (Thanks Gulchine) Kas ağrısı yine inanılmaz boyutlarda ama dayanıyorum. Bu arada hafta sonu Kapadokya'ya gitmiştik eşimle. Dönerken arabada, sürdüğüm güneş kremine rağmen yandım. Benim tenim eskiden de güneşe çok hassastı. Asla bronzlaşamam. Her zaman yengeç gibi kızarırım, yanan yerlerim şiş şiş olur ve kaşınır. Bu yüzden yalnızca sabah erken saatlerde ve akşam geç saatlerde denize girerim. Ama eskiden kızarsam da ertesi gün kızarıklık yavaşça kaybolurdu. Kaç gün oldu hala geçmedi. Bu sene tatilde çok dikkat etmeliyim çok...
Üç haftanın özeti böyleydi. Tedavi olanların hepsine geçmiş olsun diyorum. Hoşçakalın...:)))

Haziran 18, 2013

DURMAK!!!

http://herseydenkonusmali.blogspot.com/2013/06/duran-adam.html
Sevgili Sinem ne güzel anlatmış. Takip etmeyenler yukarıdaki linkten bakabilirler...

PİDEKÖY

İki hafta önce canımla yemeğe CEPA'da ki Pideköy'e gitmiştik. Hemen herkesin bildiği bir yer olduğunu düşünüyorum. Bizim de yemek yemek için sık sık tercih ettiğimiz bir mekandır. Özellikle ''Samsun Pidesi'' yaptıkları için çokça tercih ederim. Gerçi Samsun'da ki ''Samsun Pidesi'' gibi değil ama yinede nefsimi körleyebiliyor. Aslında bence aynısını yaparlar da avmlerde odun ateşi olan fırın yasakmış. Sanırım herhangi bir ateşli fırın yasak. Neyse buna da şükür. :))
Biz sipariş olarak; mevsim salatası, roka salatası, kapalı pide (Samsun Pidesi), karışık pide ve ayran söyledik. Ben ayranı açık istedim ama yoktu. Garson bu isteğime oldukça şaşırdı. Biliyorum, genellikle açık ayran istenmez fakat ben güvendiğim işletmelerde özellikle açık ayran isterim. Çünkü hazır ayranlardan hiç tat almıyorum.
Mevsim salatasını eşim sipariş etti. Mevsim salatası denilince aklıma o mevsimdeki sebzelerden yapılan salata geliyor ama havuç ve kırmızı lahanadan oluşan bir salata geldi ki ben pek sevmem. Ama eşim rokadan hoşlanmadığı için ona iyi oldu.
Benim roka salatasında ise süper bir sos vardı. Sanırım hardallıydı. Ben çok ama çok beğendim salatayı. Roka severlere tavsiye ederim.
Eşim karışık pide siparişi vermişti. O Ankara'lı olduğundan açık pideyi tercih ediyor, ben çok sevmesem de Pideköy'ün her pidesini yerim. Gerçekten çok güzeldi. Evet onunkinden de yedim, ne yapayım canım çekiyor.
Eşimin sipariş ettiği pidede kuşbaşılı, ıspanaklı, peynirli, kaşarlı ve pastırmalı çeşitler vardı. Pastırmalı olanlar biraz tuzluydu. İstenirse bu pidedeki çeşitler değiştirilebiliyor.

Benim güzellerim Samsun pideleri de yukarıdaki fotoğrafta. Biraz kuru olmuştu ve tuzu eksikti. Ama daha önce yediklerim çok iyiydi. Belki o gün öyle olmuş olabilir. Yinede tavsiye ediyorum. Samsunlu olmayıp da bu pideyi merak edenler için aslına en yakın olanı Pideköy'de var. Yakında Samsun seyahati planlıyorum. O zaman pazar sabahı kendi kavurduğum içle fırına gidip bu pideden yaptıracağım ve hepsini tek başıma yiyeceğim. Varsın gelsin kilolar.:)))
Şekerliklerine bayıldım.
Çay da on numaraydı.
En son da eşimle beraber bir fotoğraf çektirebildik. :))
Pideköy tarafımdan tavsiye olunur efendim. Arzu edenlere CEPA'daki şubeyi öneririm. Çünkü mekan güzel, CEPA'daki cafeler sokağı güzel. İkinci kat ayrı güzel. Belki de ben CEPA'yı çok sevdiğimden öyle geliyordur.
Afiyet Olsun :))

Haziran 13, 2013

IT'S MY LIFE !!!

Ne demiş canım Jon Bon Jovi; It's my life... Yani ne demek? Benim hayatım demek. Yani karışma demek. Herkes istediği hayatı yaşasın, kimse kimseye karışmasın. Bir şeyleri dayatmasın. Zorlamalar olmasın.
Haksız mıyım?

Haziran 12, 2013

YORUMSUZ

Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi.
                                                                                           George Pompidou

Haziran 11, 2013

BU NASIL BİR ŞEY?

Geçen hafta bir akşam migrosa alışverişe gitmiştim. Aslında ekmek, peynir, süt falan alacaktım ama kırtasiye ve oyuncak reyonlarını da dolaştım.Kitap reyonunun yanında da çocuk kitapları vardı. Oradan hızla uzaklaşırken gözüme Lady Gaga yazısı çarptı. ''Çocuk kitaplarının arasında Lady Gaga'nın işi ne be yavrum yürü git kocanın yanına'' dedi iç sesim fakat dayanamadım geri döndüm. Bir de ne göreyim Lady Gagalı antin kuntin bir şey. Boyama kitabı falan sanmıştım. Bu daha da beter. Derginin içindeki giysileri kesip Lady Gaga'ya giydiriyorsun. Üstelik şu meşhur etten yapılmış giysi bile var. O derginin yanından nasıl uzaklaştım bilmiyorum. Şuurumu kaybedecektim neredeyse. Bilmem belki normal bulanlar vardır ama bana normal gelmedi. Böyle bir kişiliğin fotoğrafları yerine Mickey Mouse falan gibi sevimli karakterler daha çok yakışmaz mı çocuklara. (Ki ben Lady Gaga şarkılarının bazılarını beğenirim) Belki de ben çok geri kalmışımdır, bilemedim.
Siz ne düşünüyorsunuz?

Haziran 10, 2013

DİRENİŞİ UNUTMAYALIM!!!

Fotoğrafta gördüğünüz yer benim kayınpederim ve kayınvalidemin evinden bir köşe. Televizyonun yanında çok sevdikleri torunlarının fotoğrafı var. Yanında da direnişin simgesi kırmızılı kızımız. O artık bizim evin bir ferdi haline geldi. İlk günden beri evin bir köşesinde torunların fotoğrafları ile bir tutuluyor. Bir yandan böyle insanlarımız var, bir yandan da dün otobüslerle para verilerek zorla Başbakanı karşılamaya getirilen halk var. Ben kendim şahidim nasıl seferber olunduğuna. O kadar otobüs, dolmuş, taksi seferberliğine rağmen çok az bir insan gitti başbakanı karşılamaya. Oysa direniş için yüzbinler gönüllü idi. Artık yorum size kalmış.
Allahım ne olur halkımızın aklını başına devşir. Bir an önce uyansınlar bu gaflet uykusundan. Amin...

SOFRA DERGİSİ HAZİRAN SAYISI

Bu ay dergide bol bol kayısılı tarifler var. Geçen ay çilekti, bu ay da kayısı. Çok güzel bir kayısı dosyası hazırlamışlar. Çok güzel tarfiler var yine. Aslında dergi elime Mayıs ayının son haftası ulaştı ama ülkemizin içinde bulunduğu koşullar yüzünden hiç bakamadım bile. Ancak dün sinirden tırnaklarımı yerken kafa dağıtmak için dergiye bakayım dedim.
Kayısılı tarifler içinde en çok ''kupta kayısılı yoğurt'' tarifini beğendim. Çok güzel, hafif ama besleyici de bir tarif. Misafirlere bile yapılabilir. Belki yoğurt sevmeyenler için kremalı bir tarif de hazırlanabilir.
Derginin çikolata bölümü yine harika. Fındıklı muffin, çikolatalı pasta... Hepsi denenmek için sıraya girdi bile.

Bu ay Zonguldak'tan ve yemeklerinden bahsetmişler. Samsun'da da severek yapılan eğşi'yi konu almışlar. Çok hoşuma gitti. Nasıl canım çekti anlatamam. Benim Kavaklı bir arkadaşım vardı. O getirirdi. Artık bulamıyorum. Yabani elmalardan yapılan bu içecek ekşi tatta çok koyu kıvamlı bir macunun suda eritilmesi ile yapılıyor. Serinletici bir tadı ve zayıflatıcı bir etkisi var. Tabii ki şeker katmadan içilmeli.
Ayrıca Zonguldak'ın Simit Tiridi varmış, ondan da bahsetmişler. Ben hiç duymamıştım. Serviste bakarken Ateş arkadaşım bir anısından bahsetti. O Zonguldak'a gezmeye gittiğinde satılan simitleri görünce şaşırmış. Çünkü simitler susamsızmış ve hemen bayatlayıp kaskatı oluyorlarmış. Bu yüzden hiç beğenmemiş. Meğerse oranın insanları bu simidi tirit yapmak için kullanıyorlarmış. Tadı da tirit şeklinde çok güzelmiş. Bu da hafızama kazınan başka bir bilgi oldu işte. Şimdi madem öğrendim, bari deneyeyim diyorum. Bir gün Zonguldak'a giderim artık. :))
Ve Balık köşesinde en sevdiğim deniz canlısı ahtapottan bahsetmişler. Babam ahtapotun ızgarasını ve köftesini çok güzel yapar. Bende bayılırım. Buradaki tarifler de mükemmel. Ben denizden babam çıksa yerimcilerdenim. Ne diyebilirsiniz, herkesin damak zevki değil mi?
Sofra dergisi üyeliğimi tekrar yeniledim. 12 ay için 54 TL vereceğim ve 3 ayda Cosmopolitan dergisini ücretsiz alacağım. Abonelik için şu numaraya müracat edebilirsiniz; 02166515651.

Haziran 08, 2013

DİRENİŞİ DİNLEYİN

http://beniyisimi.blogspot.com/2013/06/birinci-vazife.html?spref=bl bu kadar güzel bir şeyi aldığım kaynaktan dinleyin istedim. Teşekkürler Sinem, teşekkürler beniyisimi.blogspot.com. Umarım uyuyanların hepsi uyanır da kurtuluruz.

Haziran 06, 2013

Haziran 05, 2013

BESTE'NİN NANELERİ-TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARINA YORUM

http://bestebonnard.blogspot.com/2013/06/gezi-parki-degerlendirmeleri.html bu linke tıklayarak çok güzel bir yazıya ulaşacaksınız.
 

DİRENİŞİMİZ VE KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN :))

Dün nedense TRT haberlerinden sonra karamsarlığa kapılmıştım, herhalde evlere çekilme var dedim. Sonra saat onda eve gelmesi gereken eşim bir türlü gelmedi. Meğer kendisi Eryaman'da direnişçilere katılmış. Çok sevindim. Bugün bende katılacağım. Cumartesi ve pazar günleri de Kızılay'dayız inşallah. Annem, babam, eşim ve komşular hep birlikte olacağız. Üstelik kimi alevi, kimi kürt, kimi Ak partili, kimi CHP'li bir grubuz biz ama amacımız bir. Bugün iş yerinde ve serviste öyle şeyler duydum ki yüzüm botox yaptırmış gibi oldu. Kaşlarım havada kaldı. Servisteki arkadaşım koyu Akp'lidir. Kendisi RTE'ye Sultanımız diyerekten dalga geçti ki bence imkansızdı. Sonrada iş yerindeki Şeriat ile yönetim isteyen bir arkadaşımız, artık yeter iyice çıldırdı bunlar diye isyan etti. Hafta sonu o da bizimle direnişe geliyor :))
Artık bir noktaya varalım istiyorum. Yasaklar olmasın, tamamen özgür olalım istiyorum. İstediğim önceki yönetimler de değil ama... Bence türbanlı insanlarda üniversiteye girebilsin, Hristiyan kilisesini ziyaret etsin. İnsanları giyimleriyle, inandıklarıyla, tercihleriyle yargılamayalım. Bu zamana dek bunu başarabilen bir parti görmedim, umarım bundan sonra olur. Bırakın dini zorlamaları, herkes Allah'a hesap verecektir. Onun hesabını bu dünyada biz kesmeyelim.
Herkese hayırlı kandiller...

Haziran 04, 2013

TRT HABER

Günlerdir sesi soluğu çıkmayan medya kanalları bugün harekete geçti ama nasıl geçti? Günlerce beklemeleri boşuna değildi. 
En başta sessiz sedasız eylem yapan göstericilerin üzerine polisi salıp, korkunç şiddet gösterilerine neden oldular. Sonra halkımız bir oldu, bu sefer de provokatörler devreye girdi. Polis her saldırdığında marjinal gruplar daha da iğrençleşti. Sonuç; yandaş medyaya ziyafet çıktı. Az önce TRT haber de korkunç şeyler izledim. Eylemciler sadece ağaçlar için bir aradaydı ama provokatörler, marjinal gruplar yüzünden olay çığırından çıktı vs. deniyor. Evet dediklerime yakın şeyler ama insanlar demokrasi için yürüdü denmiyor, insanlar baskılardan bıktığı için direnişe geçti denmiyor. Üstelik halk ve esnaftan da durumu anlamayanları yalan yanlış konuşturmuşlar.  
Şimdi size soruyorum? Günlerdir benim çalıştığım ilçede olduğu gibi insanlar olaylardan habersiz yaşadı. Bugün olayları TRT haberden izleyen bu insanlar, direniş hakkında ne düşünecek? Her dakikayı canlı olarak izleselerdi ne düşüneceklerdi?
Sanırım buradan sonra herkes evlerine dönüyor. Provokatörlerin eylemlerine devam edemeyecek olması açısından iyi ama bizler için hiç iyi değil. Henüz bir sonuç alamadık. Üzücü...                                                                                                                                                                                                     edit: hahay ben sasirmisim her yer dopdolu yine, yuru be turkiye kim tutar seni:))))

SİNİRLENİNCE ÇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE :))

Sabahtan beri iş yerinde oda arkadaşım Amal'la birlikte Halk TV ve NTV yayınlarını izliyoruz. İyiki Halk Tv var çünkü olmasa cumartesi günü ben Ankara'daki olaylardan habersiz evde yatıyor olacaktım. İyiki sosyal medya da var. İlk defa gerçekten işe yaradı. NTV hakkında güzel bir tweet gördüm. Anne babası evden gidince özgür olan ergen=Başbakan Fas'a gidince yayına başlayan NTV. :)) Çok doğru değil mi?
Dünya'dan çok güzel haberler var. Bize destek olmak için birçok ülkede açılan pankartları görmek beni çok duygulandırıyor. Öte yandan iş yerinde bizim oda hariç herkes kendi aleminde. Koyun millet diye bunlara deniyor işte.
Polis hala şiddetine devam ediyor. Bu çok üzücü çünkü zamanında ''polise kalkan eller kırılsın'' diye de yürümüştük. Tek yürek olmuştuk. Şehit olan polisler için ağlayan analar şimdi polisler tarafından şehit edilecek çocuklarına mı ağlayacak? Psikolojik destek şart, hatta bence polislik sınavlarında özellikle psikolojik test yapılmalı. Benim de çevremde çok polis var. Şimdi onlardan korkuyorum.
Ne olursa olsun, bir adım atmadan vazgeçmemeliyiz. Ama sakince ve tahrik olmadan karşı koymalıyız. Polis de halkımızın bir parçası. Onlara şiddetle karşı koymayalım bence onlarda şiddetten vazgeçecekler.
Diren Türkiye!!!

Haziran 03, 2013

BEN ALKOLİĞİM, BEN ÇAPULCUYUM, BEN SENİN HAKARETLERİNE MARUZ BİR KULUM!!!


Evet ben Sayın Başbakanımızın bize uygun gördüğü bütün sıfatları taşıyorum. Çünkü onun tarafında olacağıma alkolik olmayı tercih ederim.
Gezi parkı olayları neden büyüdü? Hiç bunu düşündük mü? Öyle hızlı gelişti ki her şey, biraz toparlayalım dedim.
Küçücük bir grupla başladı her şey. Tek istedikleri bir kaç ağacı korumaktı. Ve topçu kışlası gibi Osmanlı özentisi saçma bir projenin güzelim park yerine yapılmasının engellenmesi ve AVM gibi rant amaçlı yapıların engellenmesiydi. Ama polis kendi halkına düşman gibi saldırdı. Bunun üzerine ayaklandık. Şu anda kaç gün geçmesine rağmen İstanbul ayakta, Ankara ayakta, İzmir ayakta, Bursa ayakta, Samsun ayakta, Adana ayakta... sayamadığım bir çok şehirle beraber tüm Türkiye ayakta. Şu an Ankara'da bütün semtlerde büyüklü küçüklü gruplar tencere ve tavalarla protestoya devam ediyor, edeceklerde. Durmayacağız.
Biz Müslümanız Sayın Başbakanım, hoşgörü insanlarıyız. İslam hoşgörü dini ya, bu yüzden asıl İslam'da yasaklar yoktur. İçkiyi serbest bırakın hatta su gibi aksın, gerçek Müslüman o halde ona dönüp bakmayandır. Ama çocuklarımızı da koru. Hangi anne baba ister ki çocuklarının kötü alışkanlıkları olmasını. Evet alkol kötü, ama size ne Sayın Başbakanım. Cehenneme gidecek benim, vücuduma ve çevreme zarar verecek benim. Siz biliyor musunuz? Ben ve eşim hiç alkol kullanmıyoruz, eğer kırk yılın başı icap ederse birimiz mutlaka ayık oluyor ki kazalar olmasın. Ama şimdi her gün canım çekiyor, yasak ya...
Ben çocuğumu özgürce okutmak istiyorum Sayın Başbakanım. Okulda Kuran dersini seçmezse yadırgansın istemiyorum. Benim çocuğum dininin gereklerini kendi seçtiği gibi yaşasın istiyorum.
Daha ne özgürlükler istiyorum da size göre ben bir avuç alkolikten, çapulcudan başka bir şey değilim.
Sandıkta görüşürüz diyorsunuz, sandıkla demokrasi olmaz. Siz çiftçinize "ananı da al git dersiniz, iki gün sonra kendinize muhtaç edersiniz'' Aç halkın Sayın Başbakanım, aç bir halk size yine oy verir merak etmeyin.
Ama şunu unutmayın, siz Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanısınız, çoktan yıkılmış Osmanlı İmparatorluğunun değil.
Unutmayın bu millet başına ne gelirse gelsin her türlü illetten kurtulmayı bilir.

Haziran 02, 2013

TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARI



Bir kaç gündür yaşadığımız olaylar bana tekrardan birlik olabileceğimizi gösterdi. Bu yüzden memnunum ama keşke taksim gezi parkı değil de Başbakan'ın ''iki ayyaş'' sözüyle ortalık ayaklansaydı. Buna daha çok memnun olurdum. Artık insanların dayanma gücü kalmadı ve bu bir tepe noktasıydı. Çok iyi oldu, keşke çevremizdeki kara cahillere de durumu anlatabilsek.
Cuma günü iş yerinde alkol satışının yasaklanması yasasını başbakanın absürtçe savunmasını konuşurken, arkadaşlardan biri şöyle dedi. "Ne var ki adam dinin gereklerini konuşuyor.'' Evet dinin gerekleri ama senin dininin. Ya başbakan Hristiyan ya da Yahudi olsaydı, o zaman da ''ne olmuş dinin gereklerini konuşuyor'' diyebilir miydi? Bende Müslümanım ama olay bu değil ve bunu bir türlü anlatamıyoruz.
Taksim gezi parkı olayları işte bunun gibi bir sürü olayın birikimiydi, keşke biraz daha bastırsalar da taşsak bardağımızdan. Çünkü bizim halkımız ancak olaylar belli bir noktayı aştıktan sonra kendine geliyor. Elindekini tutmaya çalışıyor. Ama ben her ne kadar cahil ve kendini bilmez bir durumda olsa da halkımıza inanıyorum. Asla elindekini kaybetmeyecek.
Buradan diğer bloggerlara sesleniyorum susmayın! Konuşun, konuşturun...
P.S: Teşekkürler Sinem...

Haziran 01, 2013

ARAZİ :D


 Bu sabah ancak ona çeyrek kala uyanabildim. Kendime inanamadım çünkü ben en geç saat sekize kadar uyurum. Haftalardır hafta sonları hep yedide uyandım. O kadar çok yorulmuşum ki bu kadar uyumam normal yani. İyide oldu kendime geldim biraz.

 Dün iş yerinden mühendis arkadaşlarla göreve gittik. İlçenin her yanını karış karış gezelim dedik ama zaman yetmezdi zaten elli iki köye. Biz de beş köyün arazisini gezebildik.
Göreve çıkmış olabilirdik ama bu fotoğraf çektiremeyeceğimiz anlamına gelmiyordu. Hem böyle güzel makarnalık buğdaylar bulmuşum model olarak kaçar mıydı?

Sanırım herkesin böyle bir fotoğrafı vardır. Benim işimin en sevdiğim kısmı arazidir. Arazide dolaşalım, hastalık zararlı kontrolü yapalım, gerekirse traktöre binelim vs.. hepsi bana uyar.:)) O yüzden dün de pek neşeliydim.

 Bir sürü leylek gördüm havada! Demek ki bu sene bol bol gezeceğim, zaten Kapadokya'ya bir hafta sonu kaçamağı ayarladım geçen hafta, 15 Haziran'da yolcuyuz. :))
Burada çok net görünmüyor ama leylekler olağanüstü göç toplantısı yapıyorlardı.

Burada da ekmeklik buğdayımız var. Maşallah taneleri dolgun.

 Ve işte bizim göreve çıkma sebebimiz. Süne! Süne inişleri başlamıştı. Şimdi arazileri kontrol edip, sıklıklarını belirliyoruz. Buna göre ilaçlı mücadele önerip önermeyeceğimize karar veriyoruz. Fotoğrafta 4. dönem süne nimfleri görülüyor. Böyle çok şirin böcek yavruları ama buğdaya zararı çok büyük.
Yukarıdaki fotoğrafta görebildiğiniz gibi buğday sapını ve danesi emerek sapın ve danenin özsuyunu alıyor. Sonra da saptan yukarı besin maddesi gitmediğinden daneler gelişemiyor. Ya da daneyi emerek danenin gelişimini engelliyor. Bu böceklerle en güzel mücadele arazilerin çevresini ağaçlandırmak. Çünkü arazilerin çevresinde bulunan ağaçlarda parazitoid böcekler yaşıyor. Bu parazitoidler süne yumurtalarının içine kendi yumurtalarını bırakıyor. Böylece süne yumurtaları diğer yumurtadan çıkan larvalar tarafından yenilmiş oluyor.


 Bakın burada içleri boşalmış, parazitli yumurtalar var. Artık siyahlaşmışlar. Böylece bu yumurtalardan larva çıkışı olamayacak.

En sonda bu güzel peygamber çiçeği ile veda edeyim. Kendisi tıbbi bir bitkidir bu arada. :)))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...